12 Şubat 2008 Salı

TAKUNYA SESİ

Bu büyük dedemlerin o şirin evlerindeki, haftada bir yakılan hamamın içinden gelen takunya sesleri olsaydı ne mutlu olurdum.
Ama ne yazıkki; unuttuğumuz hatta şeklini bile bazılarımızın hatırlamakta zorlandığı takunyaların o tok seslerinden değil bu ses. Yıllardır birikmiş, kimi zaman kapı arkalarında karanlıklarda, kimi zaman kendine ters de olsa aydınlığa çıkıp bir an yüzünü gösteren ama hemen itilince yine karanlıklarına saklanan o korktuğumuz takunya sesleri.
Ne yazıkki bu sefer kendi aydınlığını buldu gibi, ve fırsatı hiç kaçırmadan atıverdi kendini ortalık yere. Yıllardır sinsi sinsi beklediği kapının aralandığını görür görmez içeri girmek için hamlesini yapıverdi. Kapıyı kapatacak güçlü , akıllı eller, beyinler, yürekler hemen kapatmaya çalışsalarda o bir kere bulduğu aralığa takunyasını sokuverdi korkusuzca, kapıyı itenleri korkutarak.
Galiba da içeri girmeyi başaracak, öylesine güçlü bir dayanağı varki .
Halbuki "O" aydınlıklar, esenlikler ve huzur vaad ederken, takunya bize karanlıklardan başka hiç bir şey vaad etmiyor.

Hiç yorum yok: